
Bir parça daha hayat derlerdi âşıklar buralarda…
….
“Hiç âşık oldun mu?” dedi ihtiyar, genç adama
Genç adam heyecanla “evet” dedi…
“Utanmalısın” dedi ihtiyar…
Genç adam utanmıştı ve bir daha aşka dair tek bir kelime etmedi
Ömrünün sonuna dek…
“Demli bir çay ver” dedi kahveci çırağına genç adam
Tabakasını açtı ve sarmaya başladı aşkını tütünle karışık
“Buyur ağabey demli çayın” dedi çırak ve devam etti;
“Hayırdır ağabey dertli dertli çekiyorsun sigaranı âşık mısın yoksa?”
Döndü, kahveci çırağına acı acı baktı
Gözü doldu, kalbi sıkıştı, içi yandı ağzını doldurdu ama
Dediği tek şey; “ayıp sana aşk nedir ki?” oldu…
Kızardı çırak,
Eğdi başını tepsisini alıp devam etti çay ocağına
Akşam köy odasına gitti her genç gibi çırak da
Yaşlılar yine anlatıyorlardı eskilere dair bir hikâye
Bu kez sadece gençler değildi içten içe kavrulan dinlerken
Gençliğini arayanlar da aynı duygular içerisindeydi…
Hikâye eski adıyla Botan, bugün ki adıyla Cizre de geçiyordu..
Mem u Zin in hikâyesiydi…
Ne tuhaf “utanmalısın” diyen ihtiyar anlatıyordu bu efsaneleşmiş “aşk hikâyesini”
Demli kaçak çay ve sigara dumanı… Bir de çıtırdayarak yanan odun sobası
Etrafına yayılmış dinleyen herkes Mem di o an…
Ama kimse Zin e ulaşamamıştı…
O saatlerde damda uyumak için annesinin yanında yatan genç kız sordu annesine
“Anne babama âşık oldun mu sen?”
Annenin içinden bir şey kopar oldu, afalladı diline gelen tek şey şu oldu:
“Nerden buluyorsun bu saçmalıkları ayıp sana koca kız oldun dediğin şeye bak
Utanmalısın…”
Kız utandı...ve belki de aşkın tarifini alabileceği tek insana, annesine
Bir daha açmadı bu konuyu…
Bugün hâlâ kimse bilmez aşkın neden ayıp olduğunu oralarda
Ama hâlâ aşkla ederler yeminlerini, dualarını…
Çok sonra anladı çocuk
Yıllar sonra filmi yapılmış “Mem u Zin” i izlerken…
Aşk yasaklanmıştı buralarda
Ve duygular illegal yollardan şiddetle çıkmıştı ortaya…
(mezopotamya’ya dair…ocak 2009 Ankara)
….
“Hiç âşık oldun mu?” dedi ihtiyar, genç adama
Genç adam heyecanla “evet” dedi…
“Utanmalısın” dedi ihtiyar…
Genç adam utanmıştı ve bir daha aşka dair tek bir kelime etmedi
Ömrünün sonuna dek…
“Demli bir çay ver” dedi kahveci çırağına genç adam
Tabakasını açtı ve sarmaya başladı aşkını tütünle karışık
“Buyur ağabey demli çayın” dedi çırak ve devam etti;
“Hayırdır ağabey dertli dertli çekiyorsun sigaranı âşık mısın yoksa?”
Döndü, kahveci çırağına acı acı baktı
Gözü doldu, kalbi sıkıştı, içi yandı ağzını doldurdu ama
Dediği tek şey; “ayıp sana aşk nedir ki?” oldu…
Kızardı çırak,
Eğdi başını tepsisini alıp devam etti çay ocağına
Akşam köy odasına gitti her genç gibi çırak da
Yaşlılar yine anlatıyorlardı eskilere dair bir hikâye
Bu kez sadece gençler değildi içten içe kavrulan dinlerken
Gençliğini arayanlar da aynı duygular içerisindeydi…
Hikâye eski adıyla Botan, bugün ki adıyla Cizre de geçiyordu..
Mem u Zin in hikâyesiydi…
Ne tuhaf “utanmalısın” diyen ihtiyar anlatıyordu bu efsaneleşmiş “aşk hikâyesini”
Demli kaçak çay ve sigara dumanı… Bir de çıtırdayarak yanan odun sobası
Etrafına yayılmış dinleyen herkes Mem di o an…
Ama kimse Zin e ulaşamamıştı…
O saatlerde damda uyumak için annesinin yanında yatan genç kız sordu annesine
“Anne babama âşık oldun mu sen?”
Annenin içinden bir şey kopar oldu, afalladı diline gelen tek şey şu oldu:
“Nerden buluyorsun bu saçmalıkları ayıp sana koca kız oldun dediğin şeye bak
Utanmalısın…”
Kız utandı...ve belki de aşkın tarifini alabileceği tek insana, annesine
Bir daha açmadı bu konuyu…
Bugün hâlâ kimse bilmez aşkın neden ayıp olduğunu oralarda
Ama hâlâ aşkla ederler yeminlerini, dualarını…
Çok sonra anladı çocuk
Yıllar sonra filmi yapılmış “Mem u Zin” i izlerken…
Aşk yasaklanmıştı buralarda
Ve duygular illegal yollardan şiddetle çıkmıştı ortaya…
(mezopotamya’ya dair…ocak 2009 Ankara)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder